KARACAOĞLAN (1606 - 1702)


Karacaoğlan'ın yaşamıyla ilgili kesin bir bilgi yoktur. Yaşamı hakkında araştırma yapanlar, Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi'nin hatıra defterini kaynak göstermektedir. Hamdi Efendi, Varsak köyünde 1876 da hatıra defterine şu satırları yazmıştır:
"Malum ola ki Karacaoğlan Varsak karyesinde dünyaya gelüp babası Türkmen aşiretinden Kara İlyas, fakir-el hal olmağla sayd-ü şikarla taayyuş eder olup 1013 (M .1604) tarihinde Kozan dere-beylerinden Hüsam Beyin sayıl namıyle tut-kap asker devşirdiği hengamda İlyas dahi tutulup götürülerek orada gaip olduğu için lakapları Sayıloğlu kaldığı ve el- yevm karyei mezbur hanedanı Sayılzade Mehmet Efendi'den anlaşılmıştır. Karacaoğlan'ın ismi Hasan olup öksüz büyümüş. Vechen karayağız ve fakir çocuğu olduğu için buna Karacaoğlan denülüp böylece anıldığı. Karacaoğlan delikanlı iken munis ve zeyrekliği hasebiyle ol vaktin karye ağalarından serdengeçti Osman Ağa Karaca Oğlan'ı evlatlık şekliyle diğer fakir bir aile kızıyle teehhül ettirmiş ise de kız hor ve çirkin olduğundan Karacaoğlan babası gibi Sayıl askerliğine tutulacağını anlayup yirmi dört yaşında Varsak'tan firar-la mekanın gaip ederek, encam Maraş'ta Zülgaroğlu (Zülkadir olacak) Hüsam Bey' in himayesinde altı sene teehhül ümidiyle kalıp, teehhül ümidi münkesir olunca ora-dan müfarekatla yine geşt-i diyara başlayıp on dokuz sene sonra vatanına gelmişse de fazla barınamayıp elli beş yaşında Tarsus tarikıyla tekrar geşt-i diyara der-ban oldu-ğu".
Karacaoğlan'ın doğum tarihini 1606 olarak kabul eden araştırmacılar, ölüm tarihinde anlaşmazlığa düşmüşlerdir. Akşehirli Ahmet Hamdi Efendi, Karacaoğlan'ın 96 yaşında öldüğünü yazmıştır. Kendisinin Güney Anadolu'da yaşayan Türkmen aşiretinden olduğu daha doğrusu İçel'li olduğu muhakkaktır. Şiirlerinden anlaşıldığı kadarıyla kendisi pek çok yer gezmiş, aşkı ve tabiat sevgisini yaşadığı hayatı, çağının konuşma dili ile öz türkçe olarak işlemiş ve anlatmış bir halk şairidir. Nereli olduğu üstüne değişik görüşler öne sürülmüştür. Bazıları Kozan Dağı yakınındaki Bahçe ilçesinin Varsak (Farsak) köyünde doğduğunu söylerler. Bazıları da Osmaniye ili Düziçi ilçesinin Farsak köyünde doğduğunu söylerler*. Gaziantep'in Barak Türkmenleri de, Kilis'in Musabeyli bucağında yaşayan Çavuşlu Türkmenleri de onu kendi aşiretlerinden sayarlar. Bir başka söylentiye göre Kozan'a bağlı Feke ilçesinin Gökçe köyündendir. Batı Anadolu'da yaşayan Karakeçili aşireti onu kendinden sayar. Mersin'in Silifke, Mut, Gülnar ilçelerinin köylerinde, o yöreden olduğu ileri sürülür. Bir menkıbeye göre de Belgradlı olduğu söylenir. Bu kaynaklardan ve şiirlerinden edinilen bilgilerden çıkarılan, onun Çukurova'da doğup, yörenin Türkmen aşiretleri arasında yaşadığıdır.
Adı bazı kaynaklarda Simayil, kendi şiirlerinden bazısında ise Halil ve Hasan olarak geçer. Akşehirli Hoca Hamdi Efendi'nin anılarına göre Karacaoğlan yetim büyüdü. Çirkin bir kızla evlendirilmek, babası gibi ömür boyu askere alınmak korkusu ve o sıralarda Çukurova'da derebeyi olan Kazanoğulları ile arasının açılması sonucu genç yaşta gurbete çıktı. İki kız kardeşini de yanında götürdüğünü, Bursa'ya, hatta İstanbul'a gittiğini belirten şiirleri vardır. Yine bu şiirlerinden anlaşıldığına göre, Bursa'da ev bark sahibi oldu, evlat acısı gördü. Anadolu'nun çeşitli illerini gezdiği, Rumeli'ye geçtiği, Mısır ve Trablus'a gittiği de sanılıyor. Yaşamının büyük bir bölümünü Çukurova, Maraş, Gaziantep yörelerinde geçirdi.
Karacaoğlan, içten ve sade sözleriyle kendini öyle bir sevdirmiştir ki; 1625 yılından bugüne kadar unutulmamıştır. Gelecek kuşaklar da onu unutmayacaktır. Sebebi de ağdalı bir dil olan İstanbul Osmanlıcası yerine, Anadolu'da halkın günlük konuşma dili olan Türkçeyi kullanmasıdır. Karacaoğlan'ın halk dilini kullanması, halkın da ona sahip çıkmasına neden olmuştur. Karacaoğlan'ın halk arasında bu kadar sevilmesi, zamanın ünlü şairlerini bile kıskandırmıştır.
Benim çocukluğumda, "Karacaoğlan'la Karakız" gibi kitaplar çok satılır, çok okunurdu. Karacaoğlan şiirleri nesilden nesile türkülerle aktarılan bir nevi sözlü edebiyat olmuştur. Yaşlılarımız, Karacaoğlan'ın bir kaç şiirini ezbere okurdu. Anadolu'nun bazı köylerinde, Karacaoğlan'ın bir şiirini dahi ezberleyip okuyamayana kız bile vermezlerdi. Bu yazıyı 30 Ekim 1990 tarihinde Karacaoğlan için yazdığım bir şiirle bitiriyorum:

KARACAOĞLAN

Asırlara sığmaz ünü,
Çağlar aşar Karac'oğlan.
Her şiiri bir türküdür,
Halkla yaşar Karac'oğlan.

Curasını alır ele,
Bülbül gibi gelir dile.
Hiç bitmeyen bir aşk ile,
Dolup taşar Karac'oğlan.

Ala gözlü dilber için,
Yanar durur için için.
Gönül güzel sever, niçin?
Sorup şaşar Karac'oğlan.

Hak'tan gelen emre uyar,
Güzellikten hep haz duyar.
Dolaşır o diyar diyar,
Dağlar aşar Karac'oğlan.

Kar yağınca Elif diye,
Ak gerdanda zülüf diye,
Türkü okur sevgiliye,
Aşkla coşar Karac'oğlan.

Her güzele kul olsa da,
Yine sever dul olsa da.
Padişah kızı olsa da,
Alıp, boşar Karac'oğlan.

Dertlenince durgun olur,
Feleğine kırgın olur.
Sevdiğine vurgun olur,
Yâre koşar Karac'oğlan.

Zeki Çağlar

Derleme ve yorum: Zeki Çağlar

21 yorum:

ali dedi ki...

harika . emeğinize sağlık

mervan dedi ki...

yüreginize saglık

mervan dedi ki...

yüreginize saglık

Adsız dedi ki...

harika yüreğine sağlık kardeşim

mehmet emin dedi ki...

agzınıza saglık sprrr çok isime yaradı
MeHmEt Emİn SüRüCü

Adsız dedi ki...

"hhhiiiççç beyenmedimmmm berbat ötesiiiiiiiii"

Adsız dedi ki...

la bu onun şiirimi yksa ona sevgilerini sunan birisimi ???? bnce onu seven birisi

Adsız dedi ki...

benim çok işime yaradı çok teşekkür ediyorum...

Adsız dedi ki...

tebrik ederim gerçekten çok iyi anlatmışsınız karacaoğlanı bu enfes şiirde...

Adsız dedi ki...

avukat danışma verdiğiniz bilgiler için teşekkür eder.

Adsız dedi ki...

Sitenizi beğenerek takip ediyorum, halı yıkama firmalarına makina satışı yapan Halı yıkama makinaları olarak çalışmalarınızda başarılar diler, makalelerinizin devamını bekleriz.

Adsız dedi ki...

şiirler süper

Adsız dedi ki...

bu karaca oğlanın mı yoksa zeki çaların şiirimi

Adsız dedi ki...

Yureginize saglik

cenk dedi ki...

çok güzel kaleminize sağlık..

Sokak Sözleri dedi ki...

Karacaoğlan harikadır candır canandır.

Unknown dedi ki...

Harika bir yazı elinize sağlık. Havuzmavisi.com

Hasan dedi ki...

Sitenizi takip etmekten mutluluk duyarım. Sizden ricam siteme bir göz atmanız. sanal içerik

ErsinCe dedi ki...

Merhaba Bu harika Edebiyat blogu hoşuma gitti, Takip ediyorum heycanlı paylaşımlar var bir çok söz bu blogda mevcut.
Edebiyat bloglarını seviyorum iyi bloglar -
Şiirler Güzelsözler Blogu

Sohbetci dedi ki...

Paylaşım için çok teşekkürler, bizler de sohbetci sitesinde kendi aramızda bu konuları ele alıp sohbet etmekten mutluluk duymaktayız.

Baybilen dedi ki...

Bilginin peşinden koşan blogseverler bekleriz.

bidahaa.blogspot.com

MÜZİK

Kulaklarımıza hoş gelen ölçülü ve uyumlu seslere müzik denir. Saz, keman, cümbüş, darbuka, klarnet ve piyano vs gibi ögelere de müzik aleti denir. Müzik aletlerinin uyumuyla şarkı veya türkü söyleyen kişiye ses sanatçısı denir.
Eskiden şarkılar ve türküler plaklara kaydediliyor, gramofonlarla dinleniyordu. Sonra da plak çalan pikaplar piyasaya çıktı. Daha sonra teyplerle dinlenebilen kaset devri başladı. En sonunda CD ve MP3 furyası başlayınca kasetlerin papucu dama atıldı. Teknoloji gelişince müzik aletlerini taklit eden orglar çıktı. Cep telefonuyla bile kaliteli videolar çekilmeye başladı.
Ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu tesadüflere bağlıydı. Siz inşaatta harç kararken, tuğla taşırken, demir bağlarken türkü veya şarkı söylersiniz. Sesiniz ne kadar güzel olursa olsun; bir müzik yapımcısının dikkatini çekerseniz ünlü oluyordunuz. Bu da Milli Piyango'da büyük ikramiyenin size çıkması gibi bir şeydi.
Günümüzde ise ünlü bir ses sanatçısı olmanın yolu YouTube'dan geçiyor. Kendinizi şarkı, türkü söylerken videoya çekiyorsunuz ve YouTube'a yüklüyorsunuz. İzlenme sayısında patlama olursa: Ünlü oluyorsunuz.
Düğünlerde şarkı, türkü ve oyun havaları çalan piyanist şantörler bile YouTube sayesinde dünya çapında tanınır oldu.
Ne yazık ki sağlığında değeri bilinmeyen bazı ses sanatçılarımız vefat ettikten sonra YouTube sayesinde ünlü oldu.
Şimdi gelelim esas konuya: Sesiniz çok güzel. Söylediğiniz şarkı veya türkü de güzel. Ama teknik açıdan zayıfsa: Yaptığınız videonun müziği kulakları tırmalar.
Bazı şarkılar, türküler ve onlara ses veren sanatçılar vardır. Bunlar zaman geçtikçe yıllanmış şarap gibi değerlenir. Ama o eserler zamanla aşınır ve o sesi dinlemek zor olur.
Aşınmış eserleri teknik açıdan düzeltmek mümkündür.
İşte bu YouTube kanalı aşınmış eserlerin ses izlerini aslına sadık kalarak onarmaktadır.
Bu YouTube kanalının işi: Kötü olanı iyi, iyi olanı daha iyi, güzel olanı daha güzel yapmaktır.
Teknik açıdan en kaliteli müziği dinlemek, en kaliteli sinema filmini izlemek isterseniz: Lütfen YouTube kanalıma abone olunuz.

YouTube Kanalım İçin Burayı Tıklayın


POPÜLER YAYINLAR


DOST SİTELER

Gitmek istediğiniz sitenin logosuna tıklayınız.











EMEĞE SAYGI

Bu site için harcadığım emeği saygı duymak istiyorsanız, bu sitede verilen bilgileri kendi sitelerinizde kullanırken
adresini kaynak gösteriniz.



Toplam Sayfa Görüntüleme Sayısı